‘Ayhan Bora Kaplan’ davasında Adli Tıp Başkanı tanık olarak dinlendi
7 mins read

‘Ayhan Bora Kaplan’ davasında Adli Tıp Başkanı tanık olarak dinlendi

Bora Kaplan Çetesi Davası Ankara’da Devam Ediyor

Kamuoyunda Ayhan Bora Kaplan çetesi olarak bilinen gerçek ismi Bora Kaplan olan kişinin yakalanmasıyla başlayan dava, bugün Ankara 32’nci Ağır Ceza Mahkemesi tarafından Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü’nde görülen duruşmayla devam etti.

Duruşmada, sanıklar ve taraf avukatları hazır bulundu. Mahkeme Başkanı Mehmet Güven, duruşmaya, mütalaaya karşı savunmaların alınmasıyla devam edileceğini belirtti. Sanık Muhammet Kaplan’ın avukatı Volkan Şener, müşteki Erkan Doğan’ın dişlerinin sökülmesi suçlamasına yönelik, “Erkan Doğan’ın dişleri için hastane kayıtlarını getirtmenizi istedik, kabul etmediniz. Uzman görüşü almanızı talep ettik, kabul etmediniz. Merak ediyorum, neye göre karar vereceksiniz? Diş hekimliği diplomanız da mı var, bilemiyorum. Sanıklar aleyhine ne çalışma yapılması gerekiyorsa yaptınız; ama lehe yönelik tek bir şey kabul etmediniz” dedi.

Avukat Volkan Şener, baskı altında alındığı iddiasıyla ifadesini geri çeken ve kimliğinin ifşa olduğu öne sürülen ‘Ü5’ kodlu gizli tanıkla ilgili son gelişmeyi açıklayarak, “UYAP’ta görülmeyen dosyadaki 5 Kasım 2024 tarihli bir kararınız var. 4 Kasım’da Ü5 tanık olarak yeniden beyanda bulunmak istediğine dair dilekçe vermiş. Siz de Cumhuriyet Savcısı’ndan yazılı görüş aldıktan sonra dilekçeyi mahkeme kasasına koyup gereğinin ifası için savcılığa yazıp durumu hükümle birlikte değerlendirme kararı almışsınız. Hayır, bu kişinin hükümden önce mahkemeye gelerek kendi kimliğiyle yaşadıklarını anlatması ve sorularımıza cevap vermesi elzemdir” ifadelerini kullandı.

‘TEK ÜYELİĞİM, İŞE GİRMEK İÇİN PARTİ VE SENDİKAYA ÜYE OLMAK OLMUŞTUR’

Tutuklu sanık Kanber Keskin, 2 müştekinin dinlenmesini ve HTS kayıtlarının tekrar incelenmesini talep ederek, “Hayatım boyunca tek üyeliğim bir belediyeye işe girmek için siyasi partiye ve iş yerinin yönlendirmesiyle sendikaya üye olmak olmuştur. Bunun dışında bir örgüte üyeliğim yoktur. Ben ailemi geçindirmek için uykusuz 3 işte çalıştım. Ben bir suç örgütü üyesi değil emekçi bir aile babasıyım. 2008’den bu yana ek iş olarak mekanlarda ek güvenlik olarak çalıştım. Bora Kaplan ile işçi patron ilişkisi dışında bir alakam olmamıştır. Ü5 benim vale, vale sorumlusu olduğumu söylüyor. Ben hayatımda hiçbir dönemde vale olmadım. Bu şahıslarla aynı iş yerinde farklı alanlarda çalıştığımdan iletişim kayıtlarımın olması normal değil mi? Sizin kaleminizdeki insanlarla iletişim kaydınız vardır. Benim iletişim kayıtlarım orada çalıştığım mesai saatleri içindedir” dedi.

‘FETÖ’VARİ TAVIRLARDAN BIKMADIK MI HALA?’

Duruşmanın öğleden sonraki bölümü ise Kanber Keskin’in avukatı Nazım Orhan’ın savunmasıyla başladı. Mahkemenin tüm taleplerini reddettiğini, bu yüzden savunmasının ciddiye alınması için farklı bir yol deneyeceğini belirterek, ‘Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla’ diyerek zulüm ve haksızlıkla ilgili bazı sureleri okudu. Orhan, Tren Bar’da eski İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun kuzeni Sadık Soylu’nun oğlu olduğu öne sürülen bir kişinin dövülmesi üzerine Bora Kaplan’ın 3 personelini vurduğu iddiasına, “Dövülen kişi kim? Olay sırasında o da oradaymış. Nerede bu adam? Hiç mi merak etmediniz savcı bey? Dövüldü diyorsunuz. Bu da suç. Niye re’sen soruşturma yapıp bu adamı getirtmiyorsunuz? FETÖ’vari tavırlardan bıkmadık mı hala?” ifadelerini kullandı.

Müşteki Erkan Doğan’ın kaçırılıp dişlerinin söküldüğünü öne sürdüğü 2016’da gerekli işlemleri yapmamakla suçlanan üçüncü sınıf emniyet müdürü N.A.Ç., iddialara, “O dönem KOM Şube Müdür Yardımcısı, şimdi bu soruşturmayı yürüten Ankara Emniyet Müdür Yardımcısı olan Murat Çelik’ti. Erkan Doğan olayında kendi birimini kurtarıp benim birimime yıkmak için beni bu dosyaya monte eden Murat Çelik’tir. Dönemin KOM Şube Müdürü çağırılıp dinlense belki, ‘Burnuma kötü kokular geldiği için Murat Çelik’i şubeden gönderdim’ derdi” diye cevap verdi.

‘ASLANI ÇAKALLARA YEM EDİYORSUNUZ’

Eski Ankara Emniyet Müdürü Servet Yılmaz’ın görevden alınmasından sonra 40 personelin dağıtılmasının ‘Servet Yılmaz’ın prensleri gönderildi’ diye sunulduğunu, ama kendisinin Yılmaz’ın prensi olmadığını belirten N.A.Ç., “40 kişinin ortak özelliği, Garson koddan ele geçirilen SD kartta adlarımızın karşısında F4, yani FETÖ ve benzeri tüm oluşumlara düşman olduğumuzun yazılmasıdır. 2011’de şube müdürüm, sahte ihbar mektuplarıyla hakkımda işlem yaptı. Sonra FETÖ mensubu olduğu ortaya çıktı, yargılandı. Acaba Murat Çelik hangi örgüte mensup? Birkaç yıla kalmaz bu örgütün de adını öğreniriz. Ben biliyorum da kamuoyu da öğrenir” dedi.

N.A.Ç, savunmasının sonunda ‘Aslanı çakallara yem ediyorsunuz’ demesi üzerine, tutuklu sanıklarca alkışlandı.

‘İNTİHAR OLDUĞU KANAATİNE VARDIK’

Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Adli Tıp Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Gürsel Çetin, Semih Arslan’ın ölümü ile ilgili tanık olarak dinlendi. Çetin, “Bir insan yüksekten düştükten sonra tanık yoksa orjin tayini gerçekten zor. Sonuç kesin değil. Adli tıp uygulamasında kesin orjin tanısı yapılmaz. Bahsi geçen olay bizce kaza hiç olamaz. Geriye cinayet ve intihar kaldı. Öldürüp atma olamaz yoksa yaraların hepsi morarırdı. Atılırken parmak izi olur, kollarda ve bacaklarda. Hiçbiri yok. Yüksekten düşmeler ağır yaralar yaratır. Otopside yüksekten düşme ile yaraların durumu uygun. İntihar olduğu kanaati sonucuna vardık. Genel uygulamada kabul edilen budur” dedi.

Duruşma, yarın sanıklar ve avukatlarının beyanlarının alınmasıyla devam edecek.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir